2010 Bahar Mektubu

2010 Bahar Mektubu

 

Değerli Raffaele Müşterisi,

 
Sizlere Raffaele açıldığından bugüne, birçok yazı yazdım. Raffaele pizza ve salatalarının, ülkenin en iyileri arasında bulunan şeflerimiz tarafından, en sağlıklı, en kaliteli malzemeler kullanılarak, dünya standartlarında hazırlandığı vs. gibi birçok bilgi verdim. İşimle ilgili her şeyi tüm samimiyetimle sizlerle paylaştım.


Ben üniversitede “işletme” eğitimi aldım ve 5 yıldır bir "ticari işletme" sahibiyim. Ancak benim hayattaki en büyük tutkum; arkeoloji… Ve artık, yıllarca okuduğum, araştırdığım, gezdiğim ve gezdirdiğim Anadolu’nun antik kentleri konusunda edindiğim bilgi birikimimi sizlerle paylaşmaya karar verdim.

 
Bundan böyle size yazacağım yazıların bir bölümünü bu konuya ayıracağım. Başlangıç olarak, dünya arkeolojisinde büyük değere sahip, fakat ülkemizde hak ettikleri ilgiyi görmeyen antik kentlerimizin, sadece en önemli özelliklerini belirterek, Kuzey Ege’den, Akdeniz’e doğru, küçük bir batı Anadolu gezisi yapacağız. Önümüzdeki yazılarımda, bu kentleri tek tek ele alacağım ve onları sizlere daha kapsamlı bir şekilde tanıtacağım.
 

Küçük bir Batı Anadolu turu :
 
Truva :  9 kez aynı yerde kurulmuş olan ve herkesin bildiği savaş ve tahta at efsanesi ile filmlere konu olan Truva’da ne yazık ki günümüzde görülecek çok az kalıntı bulunmakta… Bunun sebebi, bu şehrin altın çağını diğer antik kentlere göre çok daha eski zamanda yaşamış olması ( 6. Truva kenti - M.Ö. 12. yy.)… Truva, Roma döneminde ise küçük, sıradan bir kent…
 
Assos :  Midilli adasına karşı eşsiz konumu, manzarası , tiyatrosu ve özellikle M.Ö. 6. yüzyılda yapılmış olan, ülkemizde ayakta kalan tek dorik stildeki tapınak, “Athena tapınağı” ile kesinlikle görülmesi gereken bir yer…
 
Pergamon : Antik çağın en ünlü hastanesi “Asclepion” ve  bir tepe üzerine kurulmuş, “kartal yuvası” denilen büyük bir kale niteliğinde “Acropol” ile Helenistik ve Roma dönemlerinin en önemli yerleşimlerinden biri… Dünyanın en dik tribünlü tiyatrosunun (M.Ö. 3. yy.) ve müthiş “Trajan tapınağı” nın (M.S. 2. yy.) bulunduğu Pergamon, döneminin en önemli kültür merkeziydi. ( Kütüphanesinin büyüklüğü, İskenderiye’yi geçince, Mısırlılar Bergama’ya papirüs ihracatını durdururlar, bunun üzerine Bergamalılar sorunu, parşömen kağıdını icat ederek çözerler.) Antik çağda Akropol’de bulunan muhteşem Zeus altarı, şu anda Berlin’deki Pergamon müzesinde sergileniyor.
 
Sardes : Dünyada ilk paranın basıldığı kent… İçinde altın parçaları bulunan “Pactolos” ırmağının geçtiği, “Karun gibi zengin” benzetmesini halen kullandığımız, M.Ö. 6. yüzyılda yaşamış olan kral Krezus’un şehri, dönemin en zengin, en önemli ticaret merkezi. Günümüzde, restore edilen “Gimnasium”un ön cephesi çok etkileyici…
 
Efes :  200.000’in üzerindeki nüfusu ile, Antik çağın New York’u… 5 kez değişik yerlerde kurulmuş olan Efes, Helenistik ve Roma dönemlerinde çok önemli bir ticari liman, fakat Küçük Menderes’in getirdiği alüvyonlar nedeniyle, günümüzde denizden 5 km. uzaklıkta… Trajan çeşmesi, Hadrien tapınağı, Celsus kütüphanesi ve 25.000 kişilik tiyatrosu ile, dünyanın en önemli antik kentlerinden biri… Antik caddeleri, asillerin evleri, hamamları ve hatta tuvaletleri ile fazla hayal gücü gerektirmeden, zamanın günlük yaşamını görebileceğimiz, iyi bir anlatıcı ile, en az 3-4 saati hak eden müthiş bir gezi… (Antik dünyanın 7 harikasından biri, “Artemis tapınağı” da orada bulunuyor.)
 
Priene : Söke ovasına hakim bir tepede kurulu bu kent, ülkenin en sağlam kalmış yunan tiyatrosu ve M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilmiş olan ionik stildeki “Athena tapınağı” ile, gezilmesi biraz yorucu, fakat çok hoş bir antik kent… Izgara planı adı da verilen, birbirini dik kesen caddelerin oluşturduğu “Hippodamos” şehir planı, burada çok net görülebiliyor.
 
Milet : Efes gibi, zamanın çok önemli bir limanı olan Milet de, günümüzde ( Büyük Menderes’in alüvyonları nedeniyle ) denizden birkaç km. uzakta… Güneş tutulmasını önceden hesaplayacak bilim seviyesine ulaşmış olan Thales’in (M.Ö. 6.yy.), şehir planlamacısı Hippodamos’un, ve bir çok ünlü filozofun yaşadığı şehir… Tiyatrosu ve tüm değişik bölümleri ile (apoditarium- tepidarium- caldarium- frigidarium) antik Roma hamamlarının işleyişini anlayabileceğimiz Faustina hamamı ile (M.S.2.yy.) gerçekten ilginç bir antik kent…
 
Didim : Dünyanın en büyük, en iyi korunmuş tapınaklarından biri : “Didim Apollon tapınağı”… 110 x 55 metre boyutlarında olan, tamamı ile mermerden yapılmış, 2 metre çapında, 20 metre yüksekliğinde yüzden fazla ionik sütunun oluşturduğu bu tapınak, antik çağda kehanetleri ile ünlü… Muhteşem… Kesinlikle görülmeli…
 
Afrodisias : Çok az tanınan, fakat arkeolojik açıdan dünyanın sayılı hazinelerinden biri olan bu kent, antik çağın en önemli heykeltıraşlık okuluna ev sahipliği yapmış, kazılarda, yüzlerce muhteşem eser bulunmuştur. Kalıntılar üzerindeki eski Geyre köyünün taşınması ile başlayan çalışmalarda ortaya çıkarılan, tamamı ile mermer Antik Tiyatro, Agora, Odeon, Afrodit tapınağı, “Tetrapylos” adı verilen anıtsal giriş kapısı ve özellikle dünyanın en iyi korunmuşlarından olan 15.000 kişilik stadı ile mükemmel bir açık hava müzesi… Arkeolog Prof. Kenan Erim’in 30 yıl süresince yaptığı çalışmalar sayesinde gün ışığına kavuşan Afrodisias, doğası ve tarihi zenginliği ile, benim en sevdiğim antik kent...

 

* Antik dünyanın yedi harikasından, ülkemizde bulunan ikincisi olan Halikarnas mozolesinin (M.Ö. 4.yy.) bulunduğu, “tarihin babası” Heredot’un doğum yeri Bodrum’dan, doğuya doğru kıyıyı takip ettiğimizde, daha onlarca antik kent gezebiliriz : Kaunos, Xhantos, Patara, Antiphellos, Myra, Phaselis, Arycanda, Termessos, Sagalassos, Perge, Aspendos, Selge, Side vs… Dünyanın en önemli kültür hazinesi, en büyük açık hava müzesinde yaşadığımız bilincinin gelişmesi ve bu tarihi zenginliklerimizin hak ettikleri ilgi, koruma ve bakıma kavuşmaları umudu ile… 
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        
M. Tunca Tüzün